bugün

entry'ler (17)

ödemeli arama

telefon kullanıcısınının yüzsüzlüğünün son perdesidir. arıcaksan ara abi basık bişey bu ya... sen gevezelik yapcan, dert senin, ben niye ödüyorum ya...

msn in var mı

-muhabbet sorumun cevabına göremi değişecek
-tabii ki hayır
-o zaman 5 tane var
-yanıl yani
-1. ailem
2. önemli insanlar
3. okul arkadaşlarım
4. iş arkadaşlarım
5. gereksiz kişiler
sana hangisini veriim
- önemli olanı tabii ki
- ama senin için bi sınıf yok, bence burdan devam edelim, açınca veririm * olmaz mı

seviyor sevmiyor

kendisinden ve seveninden emin olmayanların genelde papatyalara yaptığı işkence...

okuldan mezun olunan gun

nefretle anılırken aslında en çok özlenen günlerden biri.

oku da adam ol baban gibi eşek olma

noktalama hatası içerdiğinde farkı anlamlara kayan sözcüktür.

ilişki sonrası evreler

off, aslında kafam çok karışık,
senle ilgili değil, tamamen benle alakalı, sorunlarım var sendromu..

musteri cekmek icin her seyi yapan esnaf

ürününü satmak ve pazarlamak için her yolu deneyen ve her yol mübahtır diyeb esnaftır.

deniz gezmiş destanı

ülkemide ne deniz'ler öldü, ne denizler daracacında genç yaşında ipe asıldı. ne denizler birkaç kurşunla yok edildi sahip çıkacaksak ülkemize, bir yerden başlamak gerek... bilmiyorsak öğrenmek gerek...
"darağacında üç fidan" kesinlikle okunması gereken bir kitaptır

baba özlemi

BABA...
her gece beni iyi geceler öpücüğüğle uyutmasını beklediğim, ömrümün en sağlam erkek figürü,beni sarıp sarmalaması gereken, ama hiç sıcaklığını hissetmediğim... bir yerlerde olan, aslında hayatımda sadece fizyolojik olarak var olan...
hayatımda karşıma çıkan tüm erkekleri onun yerine koymak istediğim, bir o kadar da benzemesini istemediğim, benim beklediklerimi değil, kendi bildiklerini bana veren.hayatımda en büyük hayal kırıklığım olan... çünkü onun dünyası öyleymiş.

çaylak

öğrenme sürecinde olan, öğrenmeye devam eden kişidir * .

sempati

kişinin karşısındaki kişiye duyduğu ilgi halidir.

bu eve gelen ilk kız sensin

kesinlikle bir yalandır, ya da adam biraz fazla saftır *

terk i diyar

bir yeri, bir şehri acısı-tatlısı ile terk etmek... benim son bir kaç gün içinde yapacağım şey...
evet gidiyorum...
bir zamanlar tartıştığım konu gitmek mi zor, kalmak mı zor du. kalmak zormuş. gittim de.. kaldım da..
hatta Kıraç'ın bir şarkısı var.. Gidiyorum buralardan, tüm rüzgarlar senin olsun.. evet öyle.. gidiyorsan.. geride birşeyler bırakırsın ve sen gittiğin yolda mutlusundur. en azından gidişin için.. kalan sende değil.. kalan orda.. bir yerlerde.. şehrindedir... işte böyle terk-i diyar... orayı terk etmek.. ama hiçbir zaman dönmemek için değil.. bir gün dönersin, ama zamanı belli değil...

dogma ve boş inanç

Din içimizde olan, içimizde yaşayan inançtır. Bizim ruhumuzdur.
Bildiğimizi sanırız bazen, aslında bilmediğimiz, kulaktan dolma bilgilerle inandığımızdır.
Neye, kime, tam olarak inandığımızı bilmemektir. Araştırmayız çoğu zaman, sorgumalayız.
Aslında sorguladığımızda cevapları ve doğruyu öğreniriz.
Çünkü hereşeye bir açıklalama buluruz. Aklımıza takılmıştır, kafamıza yatmamıştır... mutlaka vardır bir açıklaması, sadece uygulayıp uygulamamak bize kalmıştır.
Ama mutlaka bir açıklaması bir doğru yolu vardır beklentimizin. belki kılıfına uyduramadığımız birşeylerdir kendi kafamızda olan, belki uydurmaya çalıştığımız ama uyduramadığımızdır.
inanmak isteyen araştırır, inanmak istemeyen boş sözlerle avunur.
Bildiğim en iyi şey istiyorsan öğrendir... öğrenmek istiyosan araştırdır...

nazım hikmet ran

5 Sarılıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayâle.
Halbuki sen orda, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle
ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlerin gerçekten var
ve âsi bir su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki dokunamıyorum bile...

ve Nazım Hikmetin En sevdiğim şiiirinden alıntıdır... Rubaililer 1. 4. bölüm...

öss 2009

1999'dan bu yana girdiğim, aslında hatta hiçbirşeyi değiştimeyen bir sınavdır... senin ne istediğin önemli, ösym yetkililerin verdiği sonuçlar değil....

rüzgarina takilmak

renkler, kokular, ses ve ten... hayat çok basit gibi görünen ama bir o kadar karmaşa içeren bir kavram...
söylenecek çok şey varken söylenemeyen. evet... saçma ama bir o kadar anlamlı herşey, aslında parçaları bir araya koyamamak tek derdimiz. belki birleştirsek birçok şey çıkacak... neyse bunlar değil derdimiz. bildiğimiz en iyi şey birşey olmadığı... ve bir yere varamadığımız. bir çok yere savrulan düşünceler, belki aynı yönde, belki farklı yönde... bir sonuç alamadığımızdır...
hani bir şair demişti ya
"gitmek, gözlerinde sürgüne gitmek...
gözlerin hani"
öyle işte...
nereye gideceğini, ne yapacağını bilmemek gibi, rüzgarın savurduğu bir kuru yaprak gibi...